26 Haziran 2010 Cumartesi

FOX PROJECT presents. “DIŞK-I MEMNU”


Behlül kaçar..

2. sezonda ekranlara; rayting manyağı olduktan sonra veda eden “Aşk-ı Memnu”, final bölümüyle benden gerçekten bi “olmuş bu” ifadesi aldı. İzmir’den döndüğüm için; final bölümünü tüm dünyadan, bir gün sonra izlediğim için; sanırım bir çoğunuzdan “daha sakin, daha rahat, daha huzurlu” izledim. Nedeni ise duymamak için sağır olmayı gerektiren “spoiler” dediğimiz, “sonunda Bihter ölüyo olm, behlül helvadan sakallarıyla mezarında ağlıyo, Ednan Bey ise yeni eve taşınıyo Matmazel’i hoplatmak için” gibi fütursuz açıklamalarını eksik etmeyen arkadaşlarım sağolsun.



Gerçi hadi çevreyi geçtim. Gazete bile utanmasa 3. sayfa yapıcakmış “Bihter Ziyagil”i .. Manşetler Aşk-ı Memnu diye bağırıyo. Görmezden geliyosun, haberler şehit haberlerinden önce Aşk-ı Memnu “Suada” organizasyonunu veriyo. TV açmıyim diyosun, Facebook’ta herkes ya “Bihter”e sövüyo, ya “Beşir”e ağlıyo.. İllaki bi yorum var, “Aşk-ı Memnu ne lan.. herkes birbirini düdüklüyo” diyen adam bile, sitem etmiş “Bihter”in öldüğüne..



Evet, başta da dediğim gibi “olmuş” bir final bölümüydü bence Aşk-ı Memnu’nun sonu. Romana sadık kaldılar, fazla uzatmadılar (ki ikinci sezon süründüler artık, dizideki tek aksiyon sahnesi Behlül’ün arabayla pati çekme sahneleriydi), oyuncuları da yüceltip; “Asmalı Konak” gibi akıllara kazınan bir dizi yarattılar. Öncelikle tebrik ederim tüm ekibi, tüm oyuncuları ve diziye ruh katan kulak sanatı ustası “Toygar Işıklı”yı.

Benim burda değinmek istediğim : Oyunculuk. Dizi bitti, artık masaya yatırıp eleştirebilir, yere göğe sığdırmayıp sırt sıvazlayabiliriz. Öncelikle Beren Saat’le başlamak istiyorum : Usta.. Hatun güzel. Ne kadar suratını yamultsa, ağlasa, mart ayı kedisi gibi cilvede yapsa; insanın gözüne batmıyo kızın yaptığı mimikler. “Daha önce hiç topuklu giymedim.” diyerek, beni şaşırtan bu güzellik, 2 sezonda bile topukluyla yürümeyi öğrenemediğinden, “nasıl oyuncu lan bu” sorusuyla ‘acaba rol yapmayı kaç asırda öğrendi’ gibi soruları kafama getirdi. Ama dediğim gibi yine magazini bi tarafa bırakıp oyunculukla uğraşmak istiyorum.








Beren Saat; kendine güvenen, güzelliğinin farkında olan bir oyuncu. Bu yüzden kamera karşısında, verebileceği en doğal mimikleri verebiliyo. Kötü mü çıktım, tipsiz mi oldum demeden vermesi gereken mimiği, alması gereken aksiyonu çok güzel alıyo. Fakat; suratındaki o bebeksi, masum halden mi kaynaklanıyo bilemiyorum ama; sinirlenmek yakışmıyo, oturmuyo o yüze bi türlü. Cast olarak; yanlış seçilmiş bir isim bence “Bihter” karakteri için, Beren Saat. Verilmiş olan rol; vamp, genç ama oturmuş bir karakter ama Beren, çok çocuksu kalıyo; kızın yapabiliceği bir şey yok cast hatası tamamen..




Kıvanç Tatlıtuğ ise; oyunculukta hala ilerleme kaydetmekte, ama hala çok uzun yola sahip olan bir manken-oyuncu. Aldığı karaktere “cuk” oturan bir cast olmuş gerçi; ama senaryo bazen “ciddi” oyunculuk istediği zaman, eh.. işte o zaman “alkışlarla yaşıyorum” ya da “youtube breakers” a düşüyo sevgili Kıvanç.. Vermesi gereken kritik sahneleri (bkz : direksiyon döven behlül, mezarda ağlayan tonton Behlül) veremediği gibi; üzerine bir de alay konusu yaratıyo malesef. Belki bizim düşüncelerimize ters düşünüyo demek istiyorum ama yok yahu ! Kıvanç kalkamıyo o yüksek oyunculuk gerektiren repliklerin altından. Fiziklede kurtarmak bir yere kadar. “Daha çok yolu var” demek istiyorum ona; burdan naçizhane amatör bakış açımla..

Hazal Kaya; lise sıralarında emo takılan, saçı “turuncu, yeşil” gibi enteresan renklere sokmuş pesimist takılmış olan (parasal ataklar öncesi) bir insan. Ben ona, kendimce bu kadar yakın olmama rağmen; ben bile nasıl buralara geldi, ne yaptıta şu anda zirvesinde; inanın bilmiyorum. İki reklam, iki bölüm oyunculuğu ve ardından “Genco” (no-name cast dizisi) ve ardından “Aşk-ı Memnu”. 20 yaşında biri olarak şu an senelerini vermiş alaylı ya da okullu bir çok rakibinin son noktasında, zirvesinde şu anda. Öncelikle bu “çekirge” zıplamalarını hakettiğini düşünüyorum kendisinin, çünkü verilen rollerin altından kalkmayı başarıyo bana göre. Geçirdiği evrim bir yana (ki ilk bölümlerde bakarsanız o eski ‘ruh hatun’dan bazı kalıntılar vardır), oyunculuktada çok güzel aşamalar kaydetti. Tabi bu aşamalar; çalıştığı ekibin büyük katkılarıyla oldu bence. Gözleri yetiyo zaten kızın rol yapmasada, ama rolde yapıyo üstüne bi de.. Yani daha çok görücez Hazal’ı TV ekranlarında bu gidişle..





Selçuk Yöntem demek istiyorum ama keza ona benim burdan aptal aptal yorumlar yapıcak kadar bir bilgim olduğunu bile düşünmüyorum o yüzden sevgili “Ednan Bey” ve her dizimizin orta yaş kötü kadını “Firdevs Hanım”ı atlıyorum bu yazımda..





Geriye zaten benim eleştiricek kadar takip ettiğim oyuncular kalmıyor. Ama en son şunu eklemek istiyorum bu yazının sonuna:

O, sahneleri geldiğinde sıkıldığımız mutfak takımı; ya da “Matmazel”in bakışma sahneleri geldiğinde, hani “artık bitsin şu sahneler Behlül-Bihter ne yapıyo onu gösterin” diyoruz ya.. Biraz daha yakından tanıyalım bu insanları, belki biraz daha dikkatli ve yakından izlemek isteyebilirsiniz.

Rana Cabbar (Süleyman Efendi)
1945 yılında Şanlıurfa'da dogdu. Soraki yıllarda Ankara'ya yerleşmiş ve Ankara Sanat Tiyatrosu'nun kuruluş çalışmalarında bulunmuşdur. Uzun zaman AST bünyesinde oyunculuk yaptıktan sonra, farklı tiyatrolarda da çalışmalar yapmıştır. Rana Cabbar, Uğur Mumcu'nun yazdığı "Sakıncalı Piyade" oyunundaki, "sakıncalı" rolünü ilk oynayan aktördür. Tiyatronun yanı sıra, Sinema çalışmaları da yapmaktadır. Sinema'da çalıştığı yönetmenlerden bazıları; Erden Kıral, Ömer Kavur, Şerif Gören ve Yavuz Turgul dur.Çok önemli bi r tiyatro oyuncusudur.Aşkı memnu dizisindeki rolu ile gundeme oturmustur.Kendisi koyu bir fenerbahçe taraftarıdır.Aşkı memnu dizisinde Suleyman Efendi karakterini canlandırmıştır.

Zerrin Tekindor (Matmazel)
1964 yılında Burhaniye'de doğan Zerrin Tekindor, ilk ve orta öğrenimini Ankara'da tamamlamıştır. 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun olmuştur. Bu tarihte Adana Devlet Tiyatrosuna Stajyer Sanatçı olarak gitmiş, 1987 yılında da Ankara Devlet Tiyatrosunda göreve başlamıştır. O tarihten başlayarak Devlet Tiyatrosu Sanatçısı olan Tekindor, Çamaşırhane, Ferhat ile Şirin, Göğe Açılan Pencere, Büyük Aşıkların Sonuncusu, Gürültülü Patırtılı Bir Hikaye, Ölüm, Aşk Öldürür, Geyikler Lanetler gibi oyunlarda oynamıştır. 2003 yılında İstanbul Devlet Tiyatrosuna tayin olan Zerrin Tekindor, İstanbul'da da, Müfettiş, Dünyanın Ortasında Bir Yer ve Vahşet Tanrısı adlı oyunlarda rol almıştır. 2004 yılında Müfettiş adlı oyundaki Anna Andreyevna rolü ile, 2010 yılında da Vahşet Tanrısı adlı oyundaki Annette Reille rolü ile Afife Tiyatro Ödülüne layık görülmüştür.

Bir yanda tiyatro kariyerini sürdürürken, 1990-1994 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Resim Bölümü'ne özel öğrenci olarak devam eden sanatçı, Halil Akdeniz Atölyesi'nde öğrenim görmüştür. Bu bölüme eğitmen olarak davet edilen Mehmet Güleryüz ve Bedri Baykam Atölye'lerinde çalışmıştır. Çok sayıda yapıtı özel kolleksiyonlarda bulunan sanatçı, günümüze kadar on adet kişisel resim sergisi açmıştır.

Fatma Karanfil  
(d. 3 Şubat 1952 - Eskişehir)

Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu.

LCC'de eğitim alan sanatçı, 1968'de Ses Dergisi yarışmasında kazandığı üçüncülükle sinemaya başladı. 1975'te Ali Kocatepe ile evlenip daha sonra ayrılan sanatçı; 1976 - 1980 yılları arasında seks filmleri furyası döneminde Londra'ya tekstil eğitimi almaya gitti. 1984'te ikinci kez evlendi. Göğüs kanserine yakalanıp, atlattıktan sonra, 2001'de yeniden sahnelere döndü.
Ödülleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder