gözlerimi açıyorum yediğim ilk tokatla
doğduğum an saniyeler durmaksızın ilerlemeye başlıyor
ve doğduğum yere bakıyorum bundan bi kaç sene sonra öldüğüm yere bakarcasına
topraktan gelen o melum koku sarıyor hastane koridorlarını
ve yine topraktan yaratılmış duygularm harakete geçiyor
her biri kül olmaya çok yakın ateş bekliyor yanına
yok olma pahasına
ateşsiz yerden duman çıkmıyor benimse ateşim başıma vuruyor
herkes aynı zevkin laneti sonucu geliyo bu dünyaya
3 dklık baba teri bi kaç tanede anne çığlığı
sonuçta bi günahın tohumusun
ya da belki bu yüzden ezan sesini bekliyolar senin ismin söylemek için kulağına
ben ise bu günahların en büyüğüm
zeytinyağı gibi su üstüne çıkıyo günahkar kaderim
her saklamaya çalıştığımda yüzüme vuruyor siyahlar
sevaplarım hafif kalıyor verdiğim cezalar altında
ve belkide biraz uçuyorum
ve ben doğdum ve kulağıma üç defa fısıldadi siyah cüppeler tarafından
"neden neden neden"
nedensiz bi dünyada sebebsiz ruhum alakasızlıkları yaşıyor hala
ve ben öldüm.. kulağıma üç kere fısıldandı
"hoşçakal"
hoşuma gitmişti çakallar sofrasından ağzımı silmeden kalmak
hala üstüne bastığım bedenlerin kanları ayağımda
ve hala son uğurlamalarla siyah cüppeliler çağırıyor ve son duyucağım şarkı
herkes tarafından söyleniyor
ve her günahkar gibi yalnız deiliz
günahlarımızla birlikte kadersiz ve çevresiziz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder